16 Nisan 2023 - Pazar

Ters akışta bir gezi...

Genellikle " Neden batıya değil de, doğuya ve İran gibi kapalı bir ülkeye gezi ? " sorusuyla çok karşılaştım. Bizim gezilerimiz tamamen misyon ve kültürümüzü tanımak amacında olduğu için, gezilerimizi Azerbaycan Türk Kültürünün yaşadığı coğrafyaya, doğuya

Yazar - Hikmet Elp
Okuma Süresi: 8 dk.
Hikmet Elp

Hikmet Elp

hikmetelp84@gmail.com -
Genellikle " Neden batıya değil de, doğuya ve İran gibi kapalı bir ülkeye gezi ? " sorusuyla çok karşılaştım. Bizim gezilerimiz tamamen misyon ve kültürümüzü tanımak amacında olduğu için, gezilerimizi Azerbaycan Türk Kültürünün yaşadığı coğrafyaya, doğuya yapmak gerektiğini çok önemsiyoruz. Ayrıca, Türklükten ve Turandan bahsedenlerin geçmiş tarihinin mayalandığı yerlerin bu yerler olduğu gibi, kültürel kodlarının buralarda saklı olduğunu da bilmeleri gerekir.
 
Azerbaycan ve İran; bu iki ülkenin geçmişi bir, tarihi birdir. 20. yüzyıla kadar İran diye bir ülke de yoktu, tüm Türk devletlerinin çoğunda olduğu gibi,maalesef kişi veya tayfa adlarıyla (Selçuklu, İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Sefavi, Avşar, Gacar, ...vs.) kurulan devletler Azerbaycan Kültürünü özünde barındıran, "Tebriz" şehri ise en derin noktasını oluşturan, adeta Türklüğün temel taşlarından birisi diyebileceğimiz, geçmişten gelen medeniyetimizin deryasıdır. Henüz görmeden aşık olduğum ve adına şiirler yazdığım Tebriz... İnanıyorum ki İran turlarına katılan ve İran'ı gezmeğe giden binlerce insanımız vardır. Tahran merkezli uçuşlar yapılır ve İsfehan, Şiraz, Yezd, "Persepolis" gezilir ve geriye dönülür. Elbette büyük İran coğrafyasını gezebilmek en azından 15-20 günlük bir zamana ve maddi olarak da yüklü miktarda maddiyata ihtiyaç vardır. Oysa bizlerde zaman ve maddiyat konusunda sıkıntı vardı ve en kısa zamanda en verimli geziyi nasıl yaparız ? Özellikle Azerbaycan'ın bu tayına odaklanmıştık. Grubumuz inanılmaz pozitif anlayışa sahip, herkesin olabildiğince hoşgörülü yaklaşımıyla tüm hazırlıklarımız iyi gidiyordu. Hele, Flamingo - parvaz - Tebriz adlı Turizm firması ile bu organizasyonu görüşmeye başladığımızda, onların da heyecanını görmek mümkündü. 
 
Çünkü; 
 
söz konusu firmanın Türkiye'ye yolcu göndermesi yoğun olmakla birlikte, Türkiye'den İran'a münferiden giden grupları saymazsak, misyon amaçlı böyle bir geziye ilk defa aracılık edeceklerdi. Onları önceden uyarmıştım ve misafirlerimizin her biri ayrı derinlikte ve bilgi sahibi-akademik insanlardı, hatta çoğunluğunun kadın olması da gezimizi daha bir anlamlı kılıyordu. Bildiğiniz gibi, İran'da ülkemizdeki gibi giyim serbest değildi ve tesettür hakimdi. Kesin kuralları vardı. Tüm bunlara rağmen, hanımlar tereddüt etmeden bu geziye katılmak istemişlerdi. Peki neydi onları bu kadar kararlı kılan şey? Onlar da benim gibi Türk tarihinin en önemli kaynak akışını ve mayalanmasını özünde barındıran yerin İran coğrafyası olduğunu bildiklerinden olsa gerek, bu geziyi heyecanla istemekteydiler... 
 
07 Haziran günü saat 13 00 te İstanbul Havalimanında gezi grubumuz toplandığında 18 kişi - 18 yürek, İran - Tebriz ATA Havayollarından biletlerimizi onaylattıktan sonra, pasaport kontrol noktasından geçtik ve 15 50 hareket saatli uçağa bindik. Maalesef İran'a uygulanan ambargo yüzünden olsa gerek, uçağımız eski bir uçaktı, diye düşündüm. Sonuçta bir ilki başlatıyorduk: Tebriz'e indiğimizde saatimiz 19 45 i gösteriyordu ki, ülkeler arasında bir buçuk saatlik fark vardı. Derhal bizleri karşılayan organizasyon firmamız yetkilisi Emin Bey ve rehberimiz Muhammed Bey havaalanında yetkilileri ayarlamış, işlemlerimiz hızlıca bitirilmişti. İsteğimiz üzerine, pasaportlarımıza "giriş" mührünü bile vurmamışlardı ki, katılımcılarımızın çoğu akademisyendi, Avrupa ve ABD ye gidecek olanlara problem çıkmasın diye...Tahsis edilen lüks ve konforlu otobüsümüze binerek Tebriz'de akşam yemeğine geçtik, çok güzel ve otantik düzenlenmiş bir lokantada akşam yemeğini yedik. Restoranda tüm personel özveriyle ve istekle bizleri memnun etmek için çaba sarf etmekteydiler. Bilmiyorlardı ki, bizlerin de onlardan olağanüstü hizmet beklemekten ziyade, sırf o yerleri gezmek-görmek arzusunun bizleri oralara götürdüğünü ... Karşılaştığımız herkesin sevgisine mahzar olmakla birlikte, herkesin duru Türkçe konuştuğu bu yerde konukların hayretinin yanı sıra mutlulukları yüzlerinden okunuyordu. Hele Türkistan Dernek Başkanı Ekber Yassa bey restoranın önünde 10 yaşlarında bir kızla konuştuğunda, yüzündeki şaşkınlık görmeye değerdi. Bu şirin kıza adını sorduğunda, İstanbul Türkçesi ile "Pınar" cevabı verince, böyle güzel konuşmayı nereden öğrendiğini-kursa mı gittiğini sorunca, televizyondan öğrendiğini ve oralarda Türkiye televizyonlarını hep izlediklerini ifade etmişti. Ekber Bey, kızı kucaklayarak alnından öpmesi hepimizi duygulandırmıştı. 
 
Yemek yediğimiz yer şehrin yüksekçe bir yerindeydi. Vadi içine boydan boya uzanmış haliyle, tüm evlatlarını bağrına basmış, sıkıntılarına rağmen güzelliğinden ve asaletinden bir şey kaybetmeyen anaç bir kadın; her şeye rağmen zaman karşısında dimdik ayakta kalabilmiş, mübariz bir yiğitlik sembolü gibi karşımdaydı Tebriz. Tarih boyunca nice kervanları karşılamış-yola salmış, birçok beşer gelmiş-geçmiş oysa, bizimle yurt olmuş, bizim kültürümüzle yaşamış ve hala yaşamaya devam etme arzusunu korumakta özünde...
Akşam yemeğini geç saatte yedikten hemen sonra, saat 23 00 civarında Erdebil'e doğru yola koyulduk. Yol boyunca küçük ilçe ve kasabalardan geçiyoruz, yaşam alanlarının cılız ışıklarını gördükçe, sokak lambalarının seyrekliği, Türkiye ile mukayese ettiğimiz zaman iki boyutlu bir düşünce ile karşı karşıya kalabiliyorsun. Kapitalist sistemin tüketime yönelttiği ülkemizde gecesi de ışıl ışıl olduğunu hatırlayarak bir yanınız ferahlarken, diğer yandan İran - Azerbaycan'ının gelişmemişliği, bakımsızlığı ve çağın uzağında kaldığı duygusuna da kapılabiliyorsun. Hatta, birçok yerleşim yerini geçtiğimiz halde ihtiyaç molası verebileceğimiz doğru düzgün bir yer bulamadığımızda, turizmin alt yapısının yetersizliğine şahit oluyorduk. İyimser ve idealist yanım bu eksikliğin en azından buraların doğallığını, insanların içtenliğini yok etmediğini söylerken, kendimi bile ikna edemeyişimin ezikliği ile başbaşaydım. Hatta Azerbaycan'ın kuzeyi ile mukayese edecek oldum, Bakü'nün zengin görünüşü gecelerinin ışıl ışıl aydınlığı, küçük şehirlerinin zenginlikten uzak olsalar da düzenli ve temiz oluşunu aklımdan geçirdim. Ancak, "o tayın insanlarının yüzündeki kaygı ve endişeyi, bu tayın insanlarında görmediğimi de söyleyebilirim.
 
Bu duygu ve düşüncelerle gece boyunca yol aldıktan sonra kaplıcaların yoğun olduğu Sereyn denilen bir dinlenme yerine vardık. Saat 03 00 te konaklamamız için ayrılan otelimize varmıştık. Geceyi Sereyn'de konaklayacağız, sabah erkenden 20 dakikalık yoldan sonra Erdebil'e varacağız. Herkeste bir yorgunluk vardı ancak, ertesi gün Türk tarihinde önemli bir yeri olan Şah İsmail'in mekanı Erdebil'i görmenin heyecanı bu yorgunluktan şikayetlerin önünü kesiyordu. 
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.